GÖRSEL SANATLAR EĞİTİMİ VE
ÖĞRETİMİNDE ÜLKEMİZDE YAŞANAN TARİHSEL SÜREÇ
Ülkemizde
görsel sanatlar eğitiminin tarihi,Batılı ülkelerle benzerlik gösterdiği
söylenebilinir. Ama ülkemizde, tarihsel süreç içinde oluşan kendine özgü
koşullardan dolayı aykırılıklar mevcuttur. Kırışoğlu (2009) bu durumu şöyle
ifade etmektedir:
Ülkemizde
sanat eğitimi tarihi öteki ülkelerle, özellikle Batılı ülkelerle, benzer
çizgiyi izler. Öyle ki, kimi zaman, sanat eğitimi ile ilgili benzer söylemler
öteki ülkelerle eş zamanlılık bile gösterir; ancak Türkiye’nin toplumsal,
kültürel, politik ve tarihsel yapısı ve dönemin koşulları bu benzerliğin zaman
zaman dışında bir görünüm vermesine neden olur.
Bu
konuda yaşanan aykırılığın nedenlerini, Kırşoğlu (2009) maddeler halinde şöyle
sıralamaktadır:
· Benzer koşullar oluşmadan Batıdan alınan
akımların yorumlanmasında ve ülke koşullarına uydurulmasında çelişkili
yaklaşımlar.
· Cumhuriyet’in kuruluş ve gelişme dönemi
dışında kendimize özgü ve ülke koşullarına uygun tutarlı bir eğitim ve kültür
politikası üretememiş olmamız. Buna karşın günlük politikaların (partizanlık)
kültür ve eğitimi olumsuz etkilemesi.
· Sanat eğitiminde araştırma yetersizliği
ve bu nedenle kuram oluşturamama ya da var olan kuramları uygulamalarla deneyerek
etkili bir sonuca varamama.
· Bütün bunlara ek olarak ders saatlerinin
sınırlılığı, fiziksel koşulların yetersizliği, sınırlı öğretim izlenceleri.
Ülkemizde
sanat eğitimindeki tarihsel dönemleri Kırışoğlu (2009); “ders yada konu
alanlarının öne çıktığı dönemler”, “cumhuriyet dönemi kültür ve eğitim
politikaları”, “yeniden yapılandırma süreci”,
“çocuk resmine artan ilgi ve özgür anlatım dönemi”, “sanatın bir
disiplin olarak okul izlencelerinde yeniden yer aldığı dönem” ve “görsel
sanatlar eğitiminde yeni görüşlere doğru” olarak ifade etmektedir. Şimdi bu
dönemleri tek tek ele alalım:
Ders ya da Konu Alanının Öne
Çıktığı Dönemler:
Batılı
anlamda resim ve resim-iş eğitimi dersi 19.yüzyılda Osmanlıda, batı ile olan
ilişkilerin giderek yoğunlaşmasından dolayı karşımıza çıkmaktadır. Batılı sanat
anlayışına, en büyük destek, “…resim eğitimi almak için yetenekli öğrencileri
yurt dışına yollayan, yabancı ressamlara nişanlar veren, açılan sergilerden
tablolar alan ve maiyetindekilere hediye eden Osmanlı sarayından gelir
(Öndinden aktaran Kırışoğlu, 2009: 18)”.
Güzel
Sanatlar Akademisinin (Sanayi Nefise Mektebi) kurulması (1883), eğitim için
öğrencilerin yurt dışına gönderilmesi, akademi çıkışlıların öğretmenlik
yapmaları Batıya dönük resim ve resim eğitimi anlayışında önemli etkenlerdir.
Bu yenilikçi resim eğitiminin her kurumda ayrı gerekçesi, içeriği ve yöntemi
vardır. Bunlar her kurumun kendi gereksinimlerine göre belirlenmiştir. Örneğin;
askeri mühendis mekteplerinde resim dersinin amacı, teknik gelişmeye katkı
sağlamaktır. Batıda endüstrileşen toplumda resim dersinden beklenen elini ve
gözünü uyum içinde kullanabilen, çizgide ustalaşmış kişiler yetiştirmektir
(Kırışoğlu, 2009: 18-19).
 |
Sanayi Nefise Mektebi
|
Bizde
resim dersleri geleneğe karşı yeniliğin yerleşmesine yönelik amaçlarla okul
izlencelerinde yer almıştır; ancak, öğretimde amaç aynıdır; göz ve elin uyumunu
sağlamak, görünenin doğru çizilmesini öğretmek. Yöntem, “kolaydan zora,
basitten karmaşığa doğru” olarak tanımlanabilir. Kopya, çizgi öğretiminde
geçerli bir başka yöntemdir. Çizgide kazanılan ustalık, göz ve elin uyumu
çocuğun ussal gelişimine de katkı sağlayacaktır. Bu bağlamda çizginin eğitsel
değeri üzerinde de durulur. Çizgide ustalık öğretiminde uygulanan yöntemin
gerekçesi şöyle anlatılır “Somut nesnelerin çizimi soyut nesnelerinkinden daha
zordur. Bu nedenle önce kolay ve yalın çizimlerden başlamak daha uygundur”
(Tonguç’tan aktaran Kırışoğlu, 2009: 19)
O
dönemde ders önemlidir. Derslerde her koşulda öğretim yapılmaktadır. Dersler
çizgide ustalık üzerine oturtulmuştur. Çizgide ustalık önceleri görülen üç
boyutlu nesnenin iki boyutlu resim düzlemine aktarılmasından çok, yüzeyden
yüzeye kopya ya da kolaydan zora doğru çeşitli nesnelerin çiziminin öğretimi
yoluyla olur. Bir başka deyişle çizgi, öğrencilere ezberletilerek öğretilmeye
çalışılan bir ustalıktır. Elbette bu yarardan uzak değildi. İzlenen yöntem aynı
zamanda sanatta da yüzey resminde, doğadan resme geçişte bir yoldu. Bu yöntem o
dönem kimi sanatçılar arasında da geçerliydi.
Görüldüğü
gibi o dönemdeki resim eğitiminin temel amacı, el göz koordinasyonunu
sağlayarak çizgide ustalaşmaktır. Tansuğ’dan aktaran Kırışoğlu (2009), “Türk
Primitifleri” olarak adlandırılan o dönemdeki ressamların temel amacının,
doğayı yorumlamadan yansıtmak olduğunu ve bu amaçla fotoğraftan elde ettikleri
görüntüyü kareleme yöntemiyle büyüterek tuvale aktardıklarını ifade etmektedir.
Okullarda,
çizgide ustalığı geliştiren doğa ve insan figürü etüdüne dayalı akademik
öğretim, Sanayi Nefise çıkışlıların okullara atanmasıyla mümkün olmuştur. O
dönemde sanat, bir disiplin olarak adlandırılmasa da başlı başına bir derstir.
Görsel sanatlar eğitimini bir disiplin olarak uluslararası düzlemde 70’li
yıllarda, ülkemizde ise 90’lı yıllarda görmekteyiz (Kırışoğlu, 2009: 19-20).
Cumhuriyet Dönemi Kültür ve Eğitim
Politikaları
Cumhuriyet
dönemiyle birlikte,toplumu yeniden şekillendirmek amacıyla eğitime, yeni bir
bakış açısıyla büyük bir önem verildiği görülmektedir. En büyük amacın
“yaratıcı insan yetiştirmek” olduğu söylene bilinir. Bunun yolluda sanat
eğitiminden geçmektedir. Kırışoğlu (2009), o dönemin kültür politikasını
maddeler halinde şöyle özetlemektedir:
- Bölgesel gelişmede ve toplumsal
kalkınmada öncellik eğitimdir.
- Eğitimde; ulusal birliği sağlayacak,
ulusal ve kültürel kimliği geliştirecek ve ortak idealler oluşturacak değerler
üzerinde durulmalıdır.
- Hızlı kalkınmada düşünen, yaratan,
üreten insana gereksinim vardır.
- Sanat; sonsuz deneyime,
düşünmeye, tasarıma, anlatıma ve yaratmaya olanak vermesi yönleri ile gelişmede
ve ülke kalkınmasında etkin bir araçtır.
Cumhuriyettin kurucusu Mustafa Kemal, eğitimi
iki temel ilkeye dayandırır. Bunlar; “Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak” ve
“Yaşamın her alanında tam bağımsız olmak”tır. Diğer ilkeler ise ulusalcılık,
laiklik, devletçiliktir. Sanat ise aydınlanma felsefesinin bir gereğidir
(Kırışoğlu, 2009: 21).
Bu
dönemde kültürel gelişimin itici gücü olarak sanat, sanatçıya ve sanat
öğretmenine güvenilir. Bir yandan Batı anlayışında sanat ülkede yaygınlaşırken
bir yandan da ulusal değerlerin ortaya çıkarılmasında halk sanatı ve geleneksel
sanatlara yönelik araştırmalar yapılır. Sonuç olarak Sanat Eğitimi yeniden
yapılanmada bir itici güçtür ve bu güç sanat eğitiminin okul izlencelerinde yer
almasının haklı nedenidir (Kırışoğlu, 2009: 22)
Eğitim
ortamı şekillendirilirken yabancı uzmanların görüşlerine de başvurulur. 1924’te
JoanDewey ülkemize davet edilmiştir. JoanDewey için sanat özünde eğitsel bir
alan olup, sadece bireysel bir etkinlik olmayıp aynı zamanda toplumsal açıdan
büyük bir öneme sahiptir. (Kırışoğlu, 2009: 22).
O
dönemde sanat eğitiminde, Köy Enstitüleri dikkat çekmektedir:
Köy
Enstitülerinde uygulanan sanat, kültür ve iş eğitimi kültürün ülke çapında
yaygınlaşmasında ulusal kültür değerlerinin ortaya çıkmasında kısa dönemde
etkin olmuştur. O kurumlarda uygulanan sanat, kültür ve iş eğitimi bugün de
kimi yönleri ile örnek alınacak niteliktedir (Kırışoğlı, 2009: 21).
O
dönemde resim-iş dersi okul izlencelerinde öteki konu alanları arasında temel
ders (mihver) olarak yer almıştır. “İfade ve Beceri” dersi olarak tanımlanan
Resim-iş dersinin amaçları genişlemiştir. Sanat Eğitime genel eğitim içinde
öğrenmeyi pekiştiren, gelişimi sağlayan bir alandır. Öğrencinin öğrenme gücünün
geliştirilmesinde, akademik başarılarının yükseltilmesinde, davranış
geliştirmede, kişisel ve toplumsal bütünlüğü sağlamada etkin rol oynar. Bu
görüşler Sanat eğitiminde “yeniden yapılandırmacı” görüş olarak tanımlanan
yaklaşımın ilkeleridir (Kırışoğlu, 2009: 21).
 |
Köy Enstitüsünden bir görüntü
|
Çocuk Resmine Artan İlgi ve Özgür
Anlatım Dönemi
Sanat eğitimini gerekçelendirmede
dışavurumcu dönem
Çocuğa
yönelik araştırmaların ve çocuk resimlerine ilginin artmasıyla sanat eğitiminde
özgür anlatım dönemi başlar. Buda beraberinde resim derslerinde, özgürleşmeyi
getirir. Öncesinde çizgide ustalaşmak üzerine kurulu olan eğitim, bu yeni
akımla birlikte çizgide ustalaşmanın yerini, özgür anlatımın ve dışa vurumun aldığı
görülmektedir. “Düş gücünü artırmak, yaratıcılığı geliştirmek, özgür anlatımı,
kendini anlatmayı yüreklendirmek sanat eğitiminin yeni söylemleridir. Çizgide
ustalık öğretimi giderek yerini özgürlüğe ve kendini anlatmaya bırakır
(Kırışoğlu, 2009: 23).
Bütün
dünyada olduğu gibi ülkemizde de çocuk resimlerine ilgi artar. Çocuk sanatına
yönelik gelişen anlayış, Freud’un bilinçaltını çözümlemeye yönelik çalışmaları,
modern sanatta dışa vurumcu ve gerçek üstücü akımların yaygınlaşması ile eş
zamanlılık gösterir. Çocuk resimlerindeki dizgesel gelişmeye çekilen dikkatler
önemlidir (Lowenfeld’dan aktaran Kırışoğlu, 2009 : 24).
Kırışoğlu
(2009), bu kuramı maddeler şeklinde şöyle özetlemektedir:
- Çocuk doğuştan yaratıcılığa eğilimlidir,
yeteneklidir, çocuk resimleri başlı başına bir değerdir.
- Dışarıdan öğretim anlamında herhangi bir
girişim bu doğallığı, yaratıcılığı ve kendiliğindenliği bozar
- Çocuklar kopya ve taklitten uzak kendi içten
çizgilerini yaratmalıdır.
 |
Bir çocuğun yapmışolduğu resim
|
…aynı yıllarda, sanat eğitimi
kuramcısı HerbertRead’ın öncülüğünü yaptığı ve bir anlamda adını koyduğu “Sanat
yolu ile Eğitim” etkin bir kuram olarak gündeme gelir. Çevresi ile içinde
yaşadığı toplumla uyumlu insan yetiştirmek bu görüşün amacıdır. Söylemi ise;
bütün yetenekleri ve kapasitesi ile “tam insan” yetiştirmektir (Kırışoğlu, 2009
: 24).
Bu dönemde derslerde uygulamaya
ağırlık verilir. Bunun gerekçesi ise “sanat yapmadan sanat anlaşılamaz”
söyleminin kabul görmesidir. Okullardaki etkinlikler “yeni resim dersi” olarak
adlandırılır. Çocuk resimleri aynı zamanda ruh sağlığı açısından tanı amaçlı
olarak kullanılması gündeme gelir. Kısacası bu dönemi tanımlayan kavramlar;
“özgür anlatım, yaratıcılık, tam insan yetiştirme”dir (Kırışoğlu, 2009 :
24-25).
Sanatın
Bir Disiplin Olarak Okul izlencelerinde Yeniden Yer Aldığı Dönem
Disiplin temelli sanat eğitiminin
temel amacı öğrencilere bir sanatçı gibi alanın tarihini, kültürünü,
eleştirisini ve estetiğini öğretmektir. Disiplin temelli sanat eğitimi, Batıda
60’lı yıllarda ortaya çıkıp, 70’li yıllarda kuram haline gelmiştir. Ülkemizde
ise 80’li yıllarda tartışılmaya başlanır ve 90’lı yıllarda bu anlayış kendini
his ettirir. Bu Anlayış öncelikle sanat öğretmeni yetiştiren kurumların
programlarına girer ve daha sonrasında bu okullardan mezun olan öğretmenler
sayesinde orta öğretim kurumlarına yansıtılır.
Kırışoğlu (2009), bu kuramı
maddeler halinde şöyle ifade etmektedir:
- Her öğrencinin pratik deneyimi her
yönden ona sanatçının süreci ve amacında olduğu gibi gerçek bir deneyim fırsatı
oluşturmalıdır.
- Her öğrenci, geçmişi inceleme yolu ile
sanatın tarihini öğrenmelidir.
- Her öğrenci sanat yapıtlarına bilgi ile
yaklaşabilmeli, eleştirel çözümlemeler yapabilmelidir.
- Her öğrenci sanat üzerine, sanatın
doğası, kapsamı, kaynağı ve değeri hakkında düşünebilmeli ve düşüncelerini
tartışabilmelidir.
Görsel Sanatlar Eğitiminde Yeni Görüşlere
Doğru
Günümüzde
sanat eğitimi, Görsel Sanatlar Eğitimi adıile
yer almaktadır. Günümüz sanat eğitimini görsel kültür ve çoklu zekâ kuramı
etkilemektedir:
Sınır
tanımayan görsel kültür zorunlu olarak programlarda yer alırken, ulusal ve
evrensel bağlamda, insan hakları, yurttaşlık bilinci, kültürel yozlaşma, çevre
sorunları gibi toplumsal, kültürel konuların sanat eğitimi konuları içinde
yeniden yer alması önerilmektedir. Buda ister istemez sanatın öteki konu
alanları ile ilişkilendirilerek öğretilmesini ve amaçların disiplinlerarasına
doğru genişlemesini gerekli kılar. Bu gereklilik geniş ve bütüncül düşünen
bireylerin sanat yolu ile eğitimini yeniden gündeme getirir (Kırışoğku, 2009:
27).
Sanat
eğitimini etkileyen bir başka yaklaşım günümüzde çok yinelenen çoklu zekâ
kuramıdır. Çoklu zekâ kuramının eğitimde geniş kabul bulması sanat eğitimini
bir anlamda eğitimin vaz geçilmezleri arasına yerleştirmiş gibi görünmektedir
(Kırışoğlu, 2009: 27)
Kaynakça
Kırışoğlu,
O. (2009). Sanat Kültür Yaratıcılık (Görsel
Sanatlar ve Kültür Eğitimi-Öğretimi) Ankara: Pegem Yayınları.