11 Haziran 2013 Salı

BENİM ADIM KIRMIZI







Orhan Pamuğun “Benim Adım Kırmızı” adlı kitabında, Osmanlı zamanında, doğu ve batı dünyasının resme nasıl baktığı ve iki dünya arasındaki farklılıklara bir kurgu içinde değinilmektedir. Bu kitap göstermektedir ki, doğu ve batı dünyasının görüntüye bakışı ve yüklediği anlamlar bir birinden son derece farklılıklar içermektedir. Kitaptan yola çıkarak doğu resminin yani minyatürün ve batı resminin temel özelliklerini şöyle karşılaştırabiliriz:







  •   Minyatürlerde, iki boyutlu perspektif hakkimdir. Figürler önemlerine göre büyük veya küçük çizilirler. Batı resminde ise üç boyutlu perspektif hakkimdir.
  • Minyatürlerde belli kurallar ve şablonlar kullanılır. Aynı motifin sürekli tekrarı vardır. Batı resmin de ise sürekli belli kuralları takip etmek diye bir şey yoktur. Önemli olan özgün olmaktır.
  • Doğu resminde işbirliği yani anonim üretim söz konusudur. Nakkaşın imzası pek söz konusu olmaz. Batı resminde ise bireysel üretim söz konusudur. Ressamın imzası büyük öneme sahiptir.
  •  Doğu resminde önemli olan görüntünün kendisi değil, görüntünün ne mana ettiğidir. Batı resminde ise görüntü ve biçim temel amaçtır. Batı sanat tarihine baktığımızda akımlar hep biçim üzerinden ilerler. Yani batıda biçim önemliyken doğuda içerik önemlidir.
  • Doğu resminde göze çok önem verilmez. Öyle ki bir nakkaşın en ustalıklı hali kör olduğu zamandır. Batı resmi için ise göz büyük öneme sahiptir.
  •  Doğu resminde, görüntü aracılığıyla metafiziğe ulaşmak söz konusudur. Batı resminde ise dış dünyayı olduğu gibi yansıtmak söz konusudur.
  • Doğu resminde sanat eğitimi usta çıraklık içinde sürdürülmektedir. Batı da ise akademiler söz konusudur.
h

    Romanın Özeti

Biraz geçmişe gidiyoruz. 1591 senesi, kış ayları, İstanbul. İki erkek çocuğu annesi güzeller güzeli Şeküre’nin kocası dört yıldır savaştan dönmemiştir. Çocukluk aşkı, yeğeni Kara ise aşkını açıkladığı için evden kovulmuş ve ancak on iki sene sonra İstanbul’a dönebilmiştir. Döner dönmez de hala çok sevdiği Şeküre ile evlenmenin yollarını arar.
Babası ve iki çocuğu ile birlikte kalan Şeküre’nin gönlü hem Kara’da hem de kocasının kardeşi Hasan’dadır. Şeküre’nin babası yani Kara’nın eniştesi Padişahın emri ile gizli bir kitap yaptırmaktadır. Kitabın gizli Avrupai usuller kullanarak resmetmekten gelir. Enişte Efendi Osmanlı sarayının ünlü nakkaşları Kelebek, Zeytin ve Leyleği kitabın nakışlarını yapmaları için görevlendirir. Tezhibi de Zarif efendi yapmaktadır. Koyu bir taassup içinde olan Erzurumlu Hoca Efendi ve taraftarları ise geleneklere ve dine aykırı bir şeyler çevrildiğini anlamıştır ve Zarif Efendi de bu düşüncededir. Her gece kahveye toplanan nakkaşlar ve hattatlar bir meddahın resimlerle anlattığı sivri dilli ve Erzurumlu Hoca karşıtı hikayelerle eğlenirler. Zarif Efendinin işlerine köstek olacağını anlayan nakkaşlardan biri Zarif Efendiyi öldürür. Romanın geriye kalan kısmı katilin bulunmaya çalışması, nakışta üslup ve imzanın yeri, doğru ve batının yeri üzerine kahramanların düşünceleri ile örülüdür. Böylece kitap bir çok eğlenceliği bir arada barındırmaktadır aslında…
Eski resim sanatının incelikleri ve düşünce yapısı ile ilgili türlü hikayeler ve bilgiler, eski; İstanbul’un dar sokaklarında gezintiler, bohçacı kadınlar, incili yastıklar, fıstık yeşili feraceler, kırmızı yelekler kuru kayısılı pilavlar, hoşaflar, tarhana çorbaları… Tabii bunun yanında kelle uçurmalar, gözlerine iğneler batıranlar ve daha türlü kan kokulu sahneler de mevcut. Katilin kimliğini bulmaya çalışmak bile kitabın sonuna kadar yeterince oyalayıcı (Kitabın özeti bu internet adresinden alınmıştır: http://www.frmtr.com/kitap-ozetleri/713675-kitap-ozeti-benim-adim-kirmizi.html).




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder