10 Haziran 2013 Pazartesi

GÖRSEL KÜLTÜR EĞİTİMİ

Bu yazıda,Olcay Tekin Kırışoğlunun “Sanat Kültür Yaratıcılık” adlı kitabından “Görsel Kültür” eğitimi bölümü yer alacaktır. Görseller internetten indirilmiştir.

                Görsel kültür içinde yaşadığımız çağın iletişim ağı içinde görsel imgelerin etkin gücünün ve bu gücün inşanlar üzerinde yarattığı etkinin ve birikimin adıdır. Bu etkin güç salt baskın görsel imgeler yolu ile yaşamı etkilemekle kalmaz, aynı zamanda ağırlıklı olarak içinde yaşanılan toplumun bireylerinin kültürel kimliğini belirler. Barnard (2003), görsel kültür bağlamında görsel olanı, insanlar tarafından üretilmiş, yorumlanmış ya da meydana getirilmiş, işlevsel, iletişimsel ve/veya estetik amacı olan her şey olarak tanımlar (Bernard, 2003). 

Görsel kültür ağırlıklı
olarak günlük yaşam deneyimi içinde yer alır. Şöyle denir: Kültür eğer günlük yaşam deneyimi olarak tanımlanırsa, yoğunlukla bu görsel ağada yaşanan günlük yaşam deneyimi görsel kültürdür (Mirzoeff, 1998).

GÖRSEL KÜLTÜR EĞİTİMİNİ HAZIRLAYAN VE SANAT EĞTİMİ PROGRAMLARINDA YER ALMASINI GEREKLİ KILAN NEDENLER

  • Görsel kültür çocuklarımızın ve gençlerimizin çevresini saran görsel imgelerin oluşturduğu estetik, iletişimsel ve işlevsel amacı olan her nesnedir. Bu bağlamda görsel kültürün kültürel kimlik oluşturmada etkin rolü vardır.
  • İnsanalar müze ve galerilerde izledikleri sanat yapıtlarından daha çok bu kültürel imgelerin etkisi altında kalırlar.
  • Görsel kültür sınırları kolayca geçer, içinde yaşanılan kültürü etkileyerek karmaşık ve melez bir kültür oluşturur. Bu durum Ulusal kültürü olumsuz yönde etkiler.
  • Görsel sanatlar ve alt kültür nesneleri arasındaki sınırların erimesi antropologların sanata getirdikleri geniş tanım, bütün bunlara ek olarak kültür alanının genişlemesi ve çeşitlenmesine yol açar.
  • Görsel kültürde dikkatler nesnenin bağlamsal ilişkilerine çekilir, burada görsel kültür nesneleri estetik tüketimi artırmaya yönelik yeni anlamlar ve işlevler üstlenir.
  • Görsel kültür alanının yoğunluğu, yaygınlığı seçkin sanatın yaşamdaki baskın konumunu zayıflatır, seçkin sanat, popüler sanat, alt kültür ürünleri aralardaki sınırlar kimi yerde erir.
  • Ulusal kültürün, tarihsel, geleneksel, çağdaş ürünleri ile öteki kültürlerin, tarihsel, geleneksel, çağdaş kültür ürünlerinin etkileşim içinde olmaları, bu bağlamda görsel kültürün kapsamının daha da geniş ve karmaşık hale gelmesine neden olur.



GÖRSEL KÜLTÜRÜN YAŞAMIMIZDAKİ YERİ

Çevre olabildiğince çeşitli, karmaşık, görsel imgelerle doludur. İstesek de istemesek de bu imgeleri görürüz ve etkisi altında kalırız. Günümüzde en çok çocuklarımız ve gençlerimiz görsel kültür imgelerinin ağırlıklı olarak etkisi altındadır. Seçkin sanatın yer aldığı müzeler ve galeriler ancak belirli fırsatlar içinde ziyaret edilirken, televizyon, bilgisayaroyunları, satış vitrinleri, tanıtım levhaları, resimli romanlar, çeşitli hazır yiyecek paketlemeleri, ve daha pek çok popüler nesne okul içinde ve dışında çocukların yaşamında etkin olmaktadır. Bütün bu nesneler renk, çizgi, doku, biçim v.b gibi sanatsal öğeler, ritim, uyum düzen… gibi yine sanatsal ilkelerle belirli bir güzellik anlayışı içinde sunulurlar. Bu bağlamda estetik deneyim bir yandan bize güzeli algılamayı önerirken, öteki taraftan yukarıda sayılan, her biri bir başka albenili görüntüsüyle bizi güzelin tutsağı eder ve ekonomik anlamda beğenimizi kamçılayarak bizi tüketici olmaya zorlar. Buradaki düzen kişide salt estetik bir haz uyandırmak için değil, satışa yönelik “albeni”yi sağlamak içindir. Bu da estetiğin bir başka boyutudur.





Günümüzde satış vitrinleri alabildiğince
alıcıyı etkileyici çeşitlilik ve albenide düzenlenmektedir. Gelişmiş ya da gelişmekte ülkelerde bireyler bir ürünün kendisinden çok görüntüsünün etkisi altında kalarak tüketime yöneltilmektedirler. Şöyle denilmektedir: “Hiçbir zaman gelişmiş ülkelerin ekonomisi bugünkü kadar ürünlerin yaşamsal önemleri ve kullanılması üzerine değil de, nesnelerin biçimleri ve imgeleri üzerine yapılanmamıştı” (Duncum, 2001). Bu söylem ekonomik ve kültürel emperyalizm bağlamında ele alınırsa, gelişmekte olan ülkeler bu tüketime yönelik yayılmacılıktan en fazla payını almaktadır.

               Bu boyutu bile görsel kültürün okul izlencelerinde yer almasını haklı gerekçesini oluşturur. Bu nedenle, sanat ne kadar ve hangi amaçla eğitimin konusu ise görsel kültür de o kadar eğitimin konusudur. Eğer öğrencilerin içinde yaşadıkları bu dünyayı anlamalarını istiyorsak, sanat eğitimi ve öğretim programları, bilinen sanat biçimlerini, önceden bilinen disiplinlerin geleneksel öğretim/öğrenme sınırlarını ve hatta kültürel sınırları aşarak görsel kültürel anlatımın etkilerine yoğunlaşmalıdır denilmektedir (Freedman, 2003).
             Öncelikle, kültürel kimliğin oluşmasında görsel imgelerin ve buna bağlı olarak görsel kültürün etkinliği önemlidir. Bu nedenle görsel kültür eğitimi sanat eğitimi kapsamı içinde yer almalıdır. Görsel kültür eğitimi sanat eğitiminden farklı bir öğrenme anlayışını gerektirmektedir. Alanın kapsamı, içeriği, öğretim amaçları farklıdır. Bu nedenle, görsel kültür eğitimini sanat eğitimi içine yerleştirmede de farklı yöntemler ve öğretim yolları önerilmektedir.

Bu öneriler şöyle sıralanabilir:

· Görsel kültür eğitiminde öğrencilerde eleştirel davranış geliştirilmesine yönelik uygulamalara ağırlık verilmelidir.
· Öğrencilerin eleştiri yanında görsel kültür etkisine karşı yaratımları yolu ile tepki oluşturmaları sağlanmalıdır.
· Öğrenciler görsel kültürü tanımaya, kültürel kimlikleri üzerindeki etkisini bilmeye, değerlendirmeye ve çözümlemeye doğru eğitilmelidirler. Öğretim, onlara bu karmaşık ve melez kültürle baş edecek donanımı sağlamalıdır. Bu öğretim içinde, öğrenciler, eleştiri yolu ile görsel kültürü anlamaya, anlamlandırmaya, edilgin bir tüketici olmak yerine, çevreyi değiştirmeye yönelik etkin ve katılımcı bireyler olmayı öğrenmelidirler.
·  Her ulus, endüstri sonrası toplumlarda yaşanan ve giderek yaygınlaşan görsel kültürü programlarına alarak onunla baş etmeyi öğretmek zorundadır. Bu bağlamda, eğitim, öğrencilerin yaşamlarını zenginleştirmenin bir yolu olarak görsel kültür ve onun sunduğu anlamalarla ilgili onları eleştirmek ve geliştirmek yolları sağlanmalıdır (Freedman, 2003 s: 27).
·  Görsel kültür eğitiminde dikkatler ağırlıklı olarak ürünün ya da nesnenin kendisinden çok yaratılma nedenine (tüketime yönelik), anlamına ve yaratıcısının niyetine çekilmelidir. Görsel kültür eğitiminde bir nesnenin güzelliği yanında, hangi kitlelerin kullanımına sunulduğu, ekonomik getirisinin yanında sağlığa, çevreye uygun olup olmadığı da sorgulanmalıdır. Bunun için; görsel kültüre yönelik yeni estetik kavramların araştırılması ve biçimci estetiğin görsel kültür açısından yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Ancak burada bir tehdit ortaya çıkmaktadır. Görsel kültürün özellikleri arasında her ne kadar biçimci estetiğin ikinci plana itildiği varsayılsada görsel kültürle baş etmenin yolarından biri ve belki de en önemlisi estetik duyarlılığın geliştirilmesidir. Sanat eğitiminde öğretimin vazgeçilmezleri arasında olan ve programda yer alması gereken biçimci estetik öğretiminin salt ekonomik, politik, toplumsal ilişkilere indirgenmesi eğitim çevrelerince doğru görülmemektedir. Çünkü öğrencinin, estetiğin başka ilişkiler içinde yer alan biçimiyle baş edebilmesi için önce estetikle ilgili temel bilgi ve deneyime sahip olması gerekir.

                Görsel kültür eğitimine yönelik düzenlenen eğitim programlarında uygulama, öğrencileri daha çok görsel kültür ürünleri ile karşılaştırma ve bu ürünlerin değerlendirilmesi şeklinde olmalıdır.

· Yinelemek gerekirse öğretmenler sanatı ve estetiği önce, biçimci estetik yapı içinde öğretmelidirler. Böylece öğrenciye kazandırılacak seçici göz ve davranış, onların görsel kültüre ilişkin yeni biçimler ve anlamlarını çözebilmelerini, eleştirisi ve yaratımları ile görsel kültüre karşı bir yanıt oluşturabilmelerini sağlayacaktır. Böyle bir öğretim öğrencilerin toplumsal, politik ve ekonomik konulara eğilmesine değildir elbette. Ancak, sorun salt görsel sanat değil, görsel kültür nesnelerinin geliştirilen değer yargısı ile eleştirilmeleri ve üretilmeleridir.




Sonuç olarak, günümüzde görsel sanatlar eğitimi çağın koşullarına, değişimine, toplumların yapısına ve gereksinimlerine sanat eğitimine doğrudan ya da dolaylı etkileyen araştırmalara bağlı olarak yeni görüşlerle gündeme gelmektedir.
      Dünyadaki iletişimin hızı ve yoğunluğu, çeşitli nedenlere bağlı insan hareketleri kültürlerarası etkileşimi hızlandırmaktadır. Bu etkileşimde kimi politik nedenlere bağlı olarak, farklı kültürlerin uluslararası düzlemde varlık göstermek istemeleri, kimlik arayışları çok kültürlü sanat eğitiminin özelikle kimi Batılı ülkelerde okul programlarına yansımasına neden olmuştur.
      Sanat post-modern akımlarda toplumlarda, politik, tarihsel ve kültürel konular biçimci estetik kaygısının önüne geçmiştir. Bu olgunun sanat eğitiminin temel dayanağı olan sanat aracılığı ile okul izlencelerine de yansımıştır. Böylece yapıt oluşturmada ve eleştiri çözümlemede toplumsal, kültürel, tarihsel ilişkilerin kurulması bu bağlamsal ilişkilerin disiplinlerarası bir yaklaşımla öğretilmesi gündeme gelmiştir. Ayrıca, konu alanları arasında aşırı uzmanlaşmanın insanda yarattığı yalnızlaşma duygusu, çoklu zeka kuramı gibi öğrenmede konular arasında ilişkiyi vurgulayan araştırmalar da disiplinlerarası etkileşimin eğitim programlarına alınmasında etken olmuştur. Bütün bunlara ek olarak görsel kültür eğitimi de nesnelere (görsel imgelere) daha çok bağlamssal yaklaşmayı gerektirmektedir. Bu eğitimde dikkatler toplumsal, kültürel, tarihsel, politik ve ekonomik konulara çekilirken görsel kültür eğitimi ister istemez disiplinlerarası bir durum kazanacaktır.
      Her türlü görsel imgenin her an her yerde ve her koşulda insanları etkilemesi, sınır tanımayan görsel kültürün kültürel yayılmacılık bağlamında ulusal kültürleri olumsuz etkileyerek kültürel kimlikleri tehdit etmeleri görsel kültür eğitimini okul programlarında sanat eğitimi kapsamı içine alınmasının başlıca nedenleri arasındadır.
   Sanat eğitiminden beklenen, estetik değerlerin anlamlarla ve üretildikleri ortamla birlikte düşünülmesidir. Bu elbette doğrudan nesne ile bağlantılı klasik estetik anlayışından farklıdır. Görsel kültür eğitimi, sanat yolu ile eleştirel çözümleme ve görsel farkındalık kazandırmayı amaçlar. Eleştirel çözümlemede nesne ne salt sanatın kendisi, ne de tek başlarına kültür nesneleridir. Bu yaklaşıma göre, her nesne, içinde yaratıldığı ortamla, yaratılma nedeni ile birlikte ele alınıp değerlendirilmelidir. Her üç yaklaşım her ülkenin kendi koşulları içinde anlam bulur. Öğretim programlarına yansımaları da o ülkenin koşulları ve gereksinimleri ışığında yapılır.

Kaynakça:

Kırışoğlu, O. (2009). Sanat Kültür YaratıcılıkAnkara: Pegem Akademi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder