GÖRSEL
KÜLTÜR EĞİTİMİ
Bu
yazıda,Olcay Tekin Kırışoğlunun “Sanat Kültür Yaratıcılık” adlı kitabından
“Görsel Kültür” eğitimi bölümü yer alacaktır. Görseller internetten
indirilmiştir.
Görsel kültür içinde
yaşadığımız çağın iletişim ağı içinde görsel imgelerin etkin gücünün ve bu
gücün inşanlar üzerinde yarattığı etkinin ve birikimin adıdır. Bu etkin güç
salt baskın görsel imgeler yolu ile yaşamı etkilemekle kalmaz, aynı zamanda
ağırlıklı olarak içinde yaşanılan toplumun bireylerinin kültürel kimliğini
belirler. Barnard (2003), görsel kültür bağlamında görsel olanı, insanlar
tarafından üretilmiş, yorumlanmış ya da meydana getirilmiş, işlevsel,
iletişimsel ve/veya estetik amacı olan her şey olarak tanımlar (Bernard, 2003).
Görsel kültür ağırlıklı
olarak günlük
yaşam deneyimi içinde yer alır. Şöyle denir: Kültür eğer günlük yaşam deneyimi olarak
tanımlanırsa, yoğunlukla bu görsel ağada yaşanan günlük yaşam deneyimi görsel
kültürdür (Mirzoeff, 1998).
GÖRSEL
KÜLTÜR EĞİTİMİNİ HAZIRLAYAN VE SANAT EĞTİMİ PROGRAMLARINDA YER ALMASINI GEREKLİ
KILAN NEDENLER
- Görsel kültür çocuklarımızın ve gençlerimizin çevresini saran görsel imgelerin oluşturduğu estetik, iletişimsel ve işlevsel amacı olan her nesnedir. Bu bağlamda görsel kültürün kültürel kimlik oluşturmada etkin rolü vardır.
- İnsanalar müze ve galerilerde izledikleri sanat yapıtlarından daha çok bu kültürel imgelerin etkisi altında kalırlar.
- Görsel kültür sınırları kolayca geçer, içinde yaşanılan kültürü etkileyerek karmaşık ve melez bir kültür oluşturur. Bu durum Ulusal kültürü olumsuz yönde etkiler.
- Görsel sanatlar ve alt kültür nesneleri arasındaki sınırların erimesi antropologların sanata getirdikleri geniş tanım, bütün bunlara ek olarak kültür alanının genişlemesi ve çeşitlenmesine yol açar.
- Görsel kültürde dikkatler nesnenin bağlamsal ilişkilerine çekilir, burada görsel kültür nesneleri estetik tüketimi artırmaya yönelik yeni anlamlar ve işlevler üstlenir.
- Görsel kültür alanının yoğunluğu, yaygınlığı seçkin sanatın yaşamdaki baskın konumunu zayıflatır, seçkin sanat, popüler sanat, alt kültür ürünleri aralardaki sınırlar kimi yerde erir.
- Ulusal kültürün, tarihsel, geleneksel, çağdaş ürünleri ile öteki kültürlerin, tarihsel, geleneksel, çağdaş kültür ürünlerinin etkileşim içinde olmaları, bu bağlamda görsel kültürün kapsamının daha da geniş ve karmaşık hale gelmesine neden olur.
GÖRSEL
KÜLTÜRÜN YAŞAMIMIZDAKİ YERİ
Çevre olabildiğince
çeşitli, karmaşık, görsel imgelerle doludur. İstesek de istemesek de bu
imgeleri görürüz ve etkisi altında kalırız. Günümüzde en çok çocuklarımız ve
gençlerimiz görsel kültür imgelerinin ağırlıklı olarak etkisi altındadır.
Seçkin sanatın yer aldığı müzeler ve galeriler ancak belirli fırsatlar içinde
ziyaret edilirken, televizyon, bilgisayaroyunları, satış vitrinleri, tanıtım
levhaları, resimli romanlar, çeşitli hazır yiyecek paketlemeleri, ve daha pek
çok popüler nesne okul içinde ve dışında çocukların yaşamında etkin olmaktadır.
Bütün bu nesneler renk, çizgi, doku, biçim v.b gibi sanatsal öğeler, ritim,
uyum düzen… gibi yine sanatsal ilkelerle belirli bir güzellik anlayışı içinde
sunulurlar. Bu bağlamda estetik deneyim bir yandan bize güzeli algılamayı
önerirken, öteki taraftan yukarıda sayılan, her biri bir başka albenili
görüntüsüyle bizi güzelin tutsağı eder ve ekonomik anlamda beğenimizi
kamçılayarak bizi tüketici olmaya zorlar. Buradaki düzen kişide salt estetik
bir haz uyandırmak için değil, satışa yönelik “albeni”yi sağlamak içindir. Bu
da estetiğin bir başka boyutudur.
Günümüzde satış
vitrinleri alabildiğince
alıcıyı etkileyici çeşitlilik ve albenide
düzenlenmektedir. Gelişmiş ya da gelişmekte ülkelerde bireyler bir ürünün
kendisinden çok görüntüsünün etkisi altında kalarak tüketime
yöneltilmektedirler. Şöyle denilmektedir: “Hiçbir zaman gelişmiş ülkelerin
ekonomisi bugünkü kadar ürünlerin yaşamsal önemleri ve kullanılması üzerine
değil de, nesnelerin biçimleri ve imgeleri üzerine yapılanmamıştı” (Duncum, 2001).
Bu söylem ekonomik ve kültürel emperyalizm bağlamında ele alınırsa, gelişmekte
olan ülkeler bu tüketime yönelik yayılmacılıktan en fazla payını almaktadır.
Bu boyutu bile görsel kültürün
okul izlencelerinde yer almasını haklı gerekçesini oluşturur. Bu nedenle, sanat
ne kadar ve hangi amaçla eğitimin konusu ise görsel kültür de o kadar eğitimin
konusudur. Eğer öğrencilerin içinde yaşadıkları bu dünyayı anlamalarını
istiyorsak, sanat eğitimi ve öğretim programları, bilinen sanat biçimlerini,
önceden bilinen disiplinlerin geleneksel öğretim/öğrenme sınırlarını ve hatta
kültürel sınırları aşarak görsel kültürel anlatımın etkilerine yoğunlaşmalıdır
denilmektedir (Freedman, 2003).
Öncelikle, kültürel kimliğin
oluşmasında görsel imgelerin ve buna bağlı olarak görsel kültürün etkinliği
önemlidir. Bu nedenle görsel kültür eğitimi sanat eğitimi kapsamı içinde yer
almalıdır. Görsel kültür eğitimi sanat eğitiminden farklı bir öğrenme
anlayışını gerektirmektedir. Alanın kapsamı, içeriği, öğretim amaçları
farklıdır. Bu nedenle, görsel kültür eğitimini sanat eğitimi içine
yerleştirmede de farklı yöntemler ve öğretim yolları önerilmektedir.
Bu
öneriler şöyle sıralanabilir:
· Görsel kültür eğitiminde öğrencilerde
eleştirel davranış geliştirilmesine yönelik uygulamalara ağırlık verilmelidir.
· Öğrencilerin eleştiri yanında görsel
kültür etkisine karşı yaratımları yolu ile tepki oluşturmaları sağlanmalıdır.
· Öğrenciler görsel kültürü tanımaya,
kültürel kimlikleri üzerindeki etkisini bilmeye, değerlendirmeye ve çözümlemeye
doğru eğitilmelidirler. Öğretim, onlara bu karmaşık ve melez kültürle baş
edecek donanımı sağlamalıdır. Bu öğretim içinde, öğrenciler, eleştiri yolu ile
görsel kültürü anlamaya, anlamlandırmaya, edilgin bir tüketici olmak yerine,
çevreyi değiştirmeye yönelik etkin ve katılımcı bireyler olmayı
öğrenmelidirler.
· Her ulus, endüstri sonrası toplumlarda
yaşanan ve giderek yaygınlaşan görsel kültürü programlarına alarak onunla baş
etmeyi öğretmek zorundadır. Bu bağlamda, eğitim, öğrencilerin yaşamlarını
zenginleştirmenin bir yolu olarak görsel kültür ve onun sunduğu anlamalarla
ilgili onları eleştirmek ve geliştirmek yolları sağlanmalıdır (Freedman, 2003
s: 27).
· Görsel kültür eğitiminde dikkatler
ağırlıklı olarak ürünün ya da nesnenin kendisinden çok yaratılma nedenine
(tüketime yönelik), anlamına ve yaratıcısının niyetine çekilmelidir. Görsel
kültür eğitiminde bir nesnenin güzelliği yanında, hangi kitlelerin kullanımına
sunulduğu, ekonomik getirisinin yanında sağlığa, çevreye uygun olup olmadığı da
sorgulanmalıdır. Bunun için; görsel kültüre yönelik yeni estetik kavramların
araştırılması ve biçimci estetiğin görsel kültür açısından yeniden gözden
geçirilmesi gerekmektedir. Ancak burada bir tehdit ortaya çıkmaktadır. Görsel
kültürün özellikleri arasında her ne kadar biçimci estetiğin ikinci plana
itildiği varsayılsada görsel kültürle baş etmenin yolarından biri ve belki de
en önemlisi estetik duyarlılığın geliştirilmesidir. Sanat eğitiminde öğretimin
vazgeçilmezleri arasında olan ve programda yer alması gereken biçimci estetik
öğretiminin salt ekonomik, politik, toplumsal ilişkilere indirgenmesi eğitim
çevrelerince doğru görülmemektedir. Çünkü öğrencinin, estetiğin başka ilişkiler
içinde yer alan biçimiyle baş edebilmesi için önce estetikle ilgili temel bilgi
ve deneyime sahip olması gerekir.
Görsel kültür eğitimine yönelik
düzenlenen eğitim programlarında uygulama, öğrencileri daha çok görsel kültür
ürünleri ile karşılaştırma ve bu ürünlerin değerlendirilmesi şeklinde
olmalıdır.
· Yinelemek gerekirse öğretmenler sanatı
ve estetiği önce, biçimci estetik yapı içinde öğretmelidirler. Böylece
öğrenciye kazandırılacak seçici göz ve davranış, onların görsel kültüre ilişkin
yeni biçimler ve anlamlarını çözebilmelerini, eleştirisi ve yaratımları ile
görsel kültüre karşı bir yanıt oluşturabilmelerini sağlayacaktır. Böyle bir
öğretim öğrencilerin toplumsal, politik ve ekonomik konulara eğilmesine değildir
elbette. Ancak, sorun salt görsel sanat değil, görsel kültür nesnelerinin
geliştirilen değer yargısı ile eleştirilmeleri ve üretilmeleridir.
Sonuç
olarak, günümüzde görsel sanatlar eğitimi çağın koşullarına, değişimine,
toplumların yapısına ve gereksinimlerine sanat eğitimine doğrudan ya da dolaylı
etkileyen araştırmalara bağlı olarak yeni görüşlerle gündeme gelmektedir.
Dünyadaki iletişimin hızı ve
yoğunluğu, çeşitli nedenlere bağlı insan hareketleri kültürlerarası etkileşimi
hızlandırmaktadır. Bu etkileşimde kimi politik nedenlere bağlı olarak, farklı
kültürlerin uluslararası düzlemde varlık göstermek istemeleri, kimlik
arayışları çok kültürlü sanat eğitiminin özelikle kimi Batılı ülkelerde okul
programlarına yansımasına neden olmuştur.
Sanat post-modern akımlarda
toplumlarda, politik, tarihsel ve kültürel konular biçimci estetik kaygısının
önüne geçmiştir. Bu olgunun sanat eğitiminin temel dayanağı olan sanat
aracılığı ile okul izlencelerine de yansımıştır. Böylece yapıt oluşturmada ve
eleştiri çözümlemede toplumsal, kültürel, tarihsel ilişkilerin kurulması bu
bağlamsal ilişkilerin disiplinlerarası bir yaklaşımla öğretilmesi gündeme
gelmiştir. Ayrıca, konu alanları arasında aşırı uzmanlaşmanın insanda yarattığı
yalnızlaşma duygusu, çoklu zeka kuramı gibi öğrenmede konular arasında ilişkiyi
vurgulayan araştırmalar da disiplinlerarası etkileşimin eğitim programlarına
alınmasında etken olmuştur. Bütün bunlara ek olarak görsel kültür eğitimi de
nesnelere (görsel imgelere) daha çok bağlamssal yaklaşmayı gerektirmektedir. Bu
eğitimde dikkatler toplumsal, kültürel, tarihsel, politik ve ekonomik konulara
çekilirken görsel kültür eğitimi ister istemez disiplinlerarası bir durum
kazanacaktır.
Her türlü görsel imgenin her an
her yerde ve her koşulda insanları etkilemesi, sınır tanımayan görsel kültürün
kültürel yayılmacılık bağlamında ulusal kültürleri olumsuz etkileyerek kültürel
kimlikleri tehdit etmeleri görsel kültür eğitimini okul programlarında sanat
eğitimi kapsamı içine alınmasının başlıca nedenleri arasındadır.
Sanat eğitiminden beklenen,
estetik değerlerin anlamlarla ve üretildikleri ortamla birlikte düşünülmesidir.
Bu elbette doğrudan nesne ile bağlantılı klasik estetik anlayışından farklıdır.
Görsel kültür eğitimi, sanat yolu ile eleştirel çözümleme ve görsel farkındalık
kazandırmayı amaçlar. Eleştirel çözümlemede nesne ne salt sanatın kendisi, ne
de tek başlarına kültür nesneleridir. Bu yaklaşıma göre, her nesne, içinde
yaratıldığı ortamla, yaratılma nedeni ile birlikte ele alınıp
değerlendirilmelidir. Her üç yaklaşım her ülkenin kendi koşulları içinde anlam
bulur. Öğretim programlarına yansımaları da o ülkenin koşulları ve
gereksinimleri ışığında yapılır.
Kaynakça:
Kırışoğlu, O.
(2009). Sanat Kültür YaratıcılıkAnkara:
Pegem Akademi.





Hiç yorum yok:
Yorum Gönder