GÖRSEL KÜLTÜR EĞİTİMİ (Teaching
Visual Culture)
Bu
yazıda KerryFreedman’ın “Teaching Visual Culture” adlı kitabının giriş bölümüne
ait Türkçe özeti yer alacaktır.
GİRİŞ
Bu
kitap, sanatla eğitimi bir bütün olarak ele almaktadır. Sanat bir yönüyle
eğitimdir. Sanat yoluyla çevremiz ve dünyayla, başka yollarla olamayacak, özel
bir biçimde iletişim kurabilmekteyizdir. Çevremizdeki görselleri yüzeysel
olarak anlamak ve sonuç çıkarmak için eğitime ihtiyaç duymayız. Bu yüzeysel
anlama çocuklar bile ulaşabilirler. Aslında bu özeliğimiz nedeniyle içinde
bulunduğumuz görsel dünyada hayatlarımızı sürdürebilmekteyiz. Ama bununla
birlikte bir görselin derin anlamlarına ulaşmak, bir sanat yapıtından anlamak
ve ona değer vermek ve de bir görsel yaratmak için eğitime ihtiyaç duyarız.
Çevremizdeki görsel kültür dünyasını derin ve asıl anlamlarına ulaşmanın tek
yolu eğitimden geçmektedir.
Rehberlik
ve eğitim olmadan insanlar çevrelerindeki görsellerin yüzeysel anlamlarından
kurtulup asıl anlama ulaşamayabilirler. Ne zaman ki insanalar çevrelerindeki
görsellerle ilgili derin bilgiye sahip olduklarında, bu yüzeysel anlamdan
sıyrılıp eleştirel bir gözle bakabilirler. Böylece çevremizdeki görsel kültürün
yaşam tarzımızı, toplumsal yaşamımızı ve hatta kişisel kimliğimizi nasıl
etkilediğini görebiliriz. Ama ne yazık ki insanların birçoğu orta eğitimden
sonra sanat eğitimi almamış veya hiç hayatlarında sanat eğitimi görmemişlerdir.
Verimsiz
sanat eğitimi karşımızda bir problem olarak durmaktadır. Bunun nedeni görsel
sanatların tarihsel açıdan önemli olmasından ziyade günümüz çağdaş dünyasının
görsellik üzerine kurulu olmasından kaynaklanmaktadır. Küresel kültür hızlı bir
biçimde yazınsallıktan görselliğe doğru yer değiştirmektedir. Görsel kültür
televizyonlarda, müzelerde, magazin dergilerinde, sinemalarda, reklam
tabelalarında, bilgisayarlarda, alış veriş merkezlerinde vs. karşımıza çıkmakta
ve hayatlarımızı büyük ölçüde şekillendirmektedir. Bundan dolayı görsel kültür
eğitimi büyük bir öneme sahiptir. Bu değişimden dolayı sanat ve eğitimde yeni
yaklaşımlara ihtiyaç vardır.
Bu
kitap günümüz çağdaş dünyasının bir parçası olarak görsel kültür hakkında ne
düşünüldüğü ve ne düşünülmesi gerektiği hakkındadır. Kitap iki bölümden
oluşmaktadır. Birinci bölümde sanat, eğitim içinde teorileştirmeye
çalışılmıştır. Teori pratikten meydana gelmekle birlikte, pratik için bir temel
oluşturur. Sanat gibi bir alanda sosyal formda bir teoriye ihtiyaç vardır ki
teorinin prensipleri hem pratiğe yön vermeli hem de meydan okumalıdır.
Sanatı
eğitim içinde teorileştirmek beraberinde büyük bir zorluğu ve çatışmayı da
getirir. Çünkü eğitimde istendik davranışlar önceden bellidir. Sanatta ise
sonuçlar önceden belli değildir. Eğitimin sınırları beliyken sanatın doğası
gereği sınırları belli değildir. Bununla birlikte teorinin sanata katkısı
oldukça büyük olabilir. Tarihsel açıda teori, insanların sanat yapıtları
hakkında düşünebilmelerini ve konuşabilmelerini sağlamıştır. Günümüzde
teknoloji sayesinde görsel kültürün sınırlarının genişlemesiyle birlikte teori
daha büyük bir öneme sahip olmuştur. Geçtiğimiz yüzyılda, eğitimdeki teoriler
deneysel araştırmalara dayalıydı. Sanat eğitimi ise bağlamından kopuk uygulama
ağırlıklı teorileştirldiği görülür. Teorilerin istenilen verimi ortaya
koyamamasının nedenlerinden biri de, okulların içinde bulundukları yetersiz
eğitim koşullarıdır.
Birinci
bölümde sanat eğitimi, profesyonel bir alan olarak eğitimin tüm seviyelerini
etkileyen bir yapı içinde ve toplumsal üretimin bir sonucu olarak görsel kültür
ile birlikte ele alınmaktadır.
Kitabın
ikinci bölümünde teori konusu tartışılmaya devem etmektedir. Ama bu sefer
müfredat estetik bağlam açısından ele alınmaktadır. Yani biçim ve içerik teorik
açıdan yeni bir bakış açısıyla irdelenmektedir. Çağdaş bir müfredat postmodern
estetiğin problemleriyle ilgilenmelidir. Ama bunu modernist anlayışın dar
kalıplarıyla eğitim veren kurumlarda gerçekleştirmek oldukça zor görünmektedir.
Sonuç olarak postmodernizm estetiği günümüz sanat eğitiminde kullanılabilecek
bir estetiktir.
Görsel
kültür eğitimini zenginleştirmede felsefi ve tarihsel temeller büyük öneme
sahiptir. Felsefi temeller ikinci bölümde ve tarihi temeller ise üçüncü bölümde
tartışılmaktadır. Eğitim açısından tarihin, geçmiş zamanı tam olarak
yansıtmadığı bunun yerine geçmişle ilgili bir hikâye olduğunun göz önünde
bulundurulması büyük önem arz etmektedir. Sanat tarihine bakıldığında,
çoğunlukla batılı anlayışla ve tarzlar üzerinden ilerlediği görülür. Çok az
miktarda toplumsal ve kültürel meselelere değinildiği aşikârdır. Toplumsal ve
kültürel bağlamlara yer vermek, sanat eğitimini oldukça zenginleştirebilir.
Dördüncü
bölüm sanat, öğrenci gelişimi ve zihinsel süreçler arasındaki ilişkiyi
irdelemektedir. Algı ve zihinsel süreçler görsel kültür ve eğitim açısından ele
alınmaktadır.
Beşinci
ve altıncı bölümde müfredat ve müfredat geliştirme üzerinde durulmaktadır.
Yedinci
bölümde eğitim açısından teknoloji tartışılmaktadır. Bilindiği gibi görsel
kültürün oluşmasında ve yayılmasında teknoloji en büyük öneme sahiptir.
Sekizinci
bölümde görsel sanatlar, daha iyi nasıl ifade, iletişim ve kimlik oluşturma
açısından ele alınmaktadır.
Bu
kitabın asıl amacı var olan müfredatı eleştirerek görsel sanat ve kültür ile bütünleştirmektir.
Kaynakça:

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder